Tuesday, March 3, 2015

Marcel Proust'un Göstergeleri


Fransız sanatçılarının ve edebiyatçılarının özellikle felsefe ile beslenerek oluşturdukları eserler günümüz ve 20. yüzyıl filozoflarının sanat ile felsefe arasındaki güçlü bağı yorumladıklarını görmekteyiz. 19. yüzyıl Fransız ve Dünya edebiyatının önemli temsilcilerinden biri olan Marcel Proust'u felsefe ile olan güçlü bağını yorumlayan Gilles Deleuze, yazarın eserlerini merkezi bir konuma alarak yazdığı Proust ve Göstergeler adlı kitabında felsefe ve proust ilişkisini irdeler. Deleuze’ün Proust ve Göstergeleri doğrultusunda baktığımızda Proust için zaman kavramının ön plana çıktığını görmekteyiz. Proust tarafından bütün roman boyunca aranan şey kayıp zamandır. Proust’un penceresinden baktığımızda kayıp zaman aslında kaybolmuş zamanı temsil eder, bu ise boşa geçirilmiş zamandır. Boşa geçirilen zaman süre içerisinde ilgilenmemiz gerektiği halde arayamadığımız hakikatin peşine düşmesi Proust'un asıl ilgilendiği konudur. Hakikati arayış düşüncesi aynı zamanda Proust’a Felsefe ve Sanat arasında bir ilişki olduğunu gösterir. Yazar boşa nerelerde zaman geçirildiğinin arayışını Göstergeler olarak sembolleştirdiği kavramlar aracılığı ile betimler. İnsan veya canlı ile cansız her türlü maddenin göstergeler yaydığını öne sürer ve bütün göstergelerin de anlaşılmaya veya açıklanmaya muhtaç olduğunu belirtir. Göstergeleri doğru olarak yorumlamayı öğrenmemiz ve bilmemizin bize zamanımızı kurtarmaya yardımcı olması önem kazanır. İnsanların yaşam süreleri boyunca Göstergeleri yorumlamak için boşa zaman geçirmemesi için hiçbir anlam taşımayan göstergelerin çıraklığını veya tercümanlığını yapar ve sayısız göstergeleri sınıflandırır. Proust’un bakış açısına göre göstergeler Aşk, Sanat, Duyumsanabilir ve Sanat Göstergeleri olmak üzere 4 kısıma ayrılır. Sosyete Göstergeleri sürekli yorumlamaya çalıştığımız fakat başarısız olduğumuz göstergelerdir çünkü Sosyete göstergeleri boştur. Sosyete Göstergelerinde ayinle ilgili ön plana çıkar ve işaret, düşünce, eylem ile anlamın önüne geçer. Guermentes Dükünün selamı buna örnek olarak verilebilir, Guermentes dükü yaydığı göstergeler ile Toplumsal veya Sosyete Göstergeleri denilen şeyin başkalarının gözünde var olan bir maske olduğunu, ardında ise roller üzerine kurulu toplumsal kimliklerin olduğunu görürüz. Aynı şekilde Guermantes salonlarında görülen kişilerin bir şeyi ele verdiklerinde ve ya o anda bozulmalarını gizlemek için sabitleşmeleri de ideal bir şeye gönderme yapmayan ve eylemin yerini almış gibi gözüken bir ritüeller tiyatrosudur. Proust burada Fransız sosyetesinin yaşamından betimlemeler yaparak aslında Sosyete göstergelerinin rolleri ardına sığınmış hiçbir anlam taşımadığını anlatır. Sosyete göstergelerinin içinde bizlerinde yer aldığı bir tiyatro sahnesine benzediğini düşünerek yazarında aynı şekilde Sosyete göstergelerini anlamakta başarısızlığa uğradığımızı ve bunu da geçirilmiş zamanı kayıp zaman olarak anlatmaya çalışır.
Aşk göstergelerine baktığımızda insanların anlamak ve yorumlamak için boşa zaman harcadığı gösterge biçimleri olarak Proust'ta betimlenir. Aşkın göstergeler bakımından zengin olmasına rağmen sürekli olarak yanıltıcı ve emin olamayacağımız göstergelerdir ve bu da göstergeleri yorumlarken başarısız olmamıza neden olur. Aşkın aslında bireyin zihninde gerçekleşmesi ve aşkın üçüncü bireylere de açık olması, Albertine'de görülür. Albertine’in itirafın aşkın temeli olmadığını itiraf etmenin gerekli olmadığını ve birden fazla genç kıza duyduğu aşk bireyin diğerine karşı nasıl düşündüğünü ya da ne kadar dürüst ve açık olup olmadığını gösterir. Swann'da yer alan bir bölümde '' Gördüyse, ne ifade edebilmiştim acaba ona? '' bölümü ile Sevdiği kişinin ona hangi gözle baktığından emin olunamadığını için Aşkın yaydığı göstergelerden asla emin olmayacağımızı gösterir. Bildiğimiz üzere Aldatmak olgusu her insanın beyninde yaşadığı ilişkilerde belirli ve ya belirsiz şekilde şüpheye yol açar, emin olup güvendiğimiz kişilerin başka kişilerle paylaşmak istemeyiz bu yüzden Aşkın özelliklerinden biri olan Kıskançlık olgusu da aşkın göstergelerinin yanıltıcı olmasına neden olur. Aşığın kendisi ile rekabet içinde olan kişilerin keşfinin acı verdiğinin belirtilmesi yani kıskançlık duygusu sürekli bir şekilde aşkın göstergelerinde aldanmamızı sağlar.
Gösterge türleri içerisinde üçüncü olarak, Duyumsanabilir niteliklerin veya izlenimlerin dünyasıdır. Duyum göstergelerinde yorumlama ile başarılı olunmasına rağmen başarısız olma riskini de her zaman taşımaktadır. Duyum göstergeleri, Belleğin müdahale etmesi ve tesadüfün önemli bir araç olması ile birlikte Aşk ve Sosyete göstergelerinden üstün bir konumda yer alırlar. Yazar için anımsamayı harekete geçiren bir takım maddi nesneler vardır. Madlen Şekerlemesi, çan kuleleri, ağaçlar, kaldırım taşları gibi duyum göstergeleri adeta içlerine gizlenmiş başka bir özü, zihinsel bir çaba sonunda ortaya çıkarmaktadır. Duyumsama göstergelerinde Anımsamalar, Keşifler ve Belleğin müdahalesi önemli bir yer tutmaktadır. Örneğin Mahpus'da kahraman sabah kalktığında ışık ve koku ile karışan istem dışı anılar ile gözünde canlanan kız figüründe ve ya Martinville'de ki çan kuleleri romanlardaki karakterlerin anıları yani geçmiş yaşantıları yakalanarak gösterge ile birlikte bir başarı vardır. Bununla birlikte bellek çarpıtması ile birlikte göstergelerin deşifresini çözemediğimiz durumlarda olur. Genç Kızlarda belirtilen bir olayda görülen üç ağaç figürü keşfedilememiş, rüyada yer alan bir figür ve ya belleğin içine gömülmüş bir anı olup olmadığından emin olunamadığı için öz çıkarılamamış ve Duyum göstergesinin yorumlanmasında başarısızlığa uğranmıştır.

Proust açısından asıl önemli olan ve Geleceğin kurtarılması için yorumlanması gereken ve zamanı yakalayabileceğimiz tek gösterge Sanatın Göstergeleridir. Diğer tüm gösterge çeşitlerinin bir yerde maddi olmasına rağmen Sanata ruhani bir görev atfeder. Sanat göstergesini bir '' Mesih '' yani kurtarıcı olarak kabul eden Proust için Sanat, Gösterge ile Anlamın birliğini taşır ve sanat aslında '' monad '' olan bireyler arasındaki iletişimin tek imkânı olarak kabul edilir.'' Ancak sanat aracılığı ile dışarıya açılabiliriz, bir başkasının, bizimkiyle aynı olmayan bu âlemde neler gördüğünü öğrenebiliriz... Özgün Sanatçı ne kadar çoksa, bize açık olan dünyaların sayısı o kadar çoktur... '' derken Proust, Yakalanan Zamanı adlı eserinde Sanatın göstergelerinin kavrayıp anladığımızda zamanı yakalamanın yegâne yolu olduğunu belirtir. Sanatın bir öz taşıdığını belirten Proust'un penceresinden baktığımızda Özler yani sanat eseri ölümsüzdür, Swann'da belirttiği Keman ile Piyanonun kendi başlarına birlikte ortaya çıkardıkları Sonatı diğer nesnelerin maddi olup geçiciliğine rağmen bu dünyada sürekli kalacağını anlatır. Boşa Geçirmiş olduğumuz zaman Saf hali ile kendini Sanat Göstergelerinde ortaya koyar. Vermeer’in resimleri, Wagner'in müziği, Stendhal'in eserleri ve Thomas Hardy'nin yapıtları gerçekte ebedilik, göstergenin ve öz olarak anlamın özdeşliği maddi olanın manevileştiği ve bizlere başka dünyaları gösteren en yüksek göstergeleri taşır.

Tuğçe Naz Fırat

No comments:

Post a Comment